"Her zaman için özle bir yeri olan, aslında herkesin
kulak vermesi gereken sokaklara açılan başka bir kapı da "Müzik"tir.
Sözleri özgür bırakan melodilere kendimizi kaptırırsak, dışarıda ne
olduğunu ve bizlere sunulmuş sahte dünyanın köklerinin nasıl çürüdüğünü
anlayabiliriz.
Kültürün yozlaştığı ve topluma dayatılmış etiğin etimizi dişlemeye
başladığı günümüzde; popüler, tekdüze, değersiz, az emekle oluşturulmuş
işlerle halkın beğenisini kazanan ve belki de halka sunulan tek şeyin
bu olması karşılığında, beğenilmesi gereken işlerle herhangi biri
"Sanatçı" sıfatını kazanabilir. Ancak, sanata olan katkının, topluma
gösterilen yeni yolların ve öğrenilen bir şeyin olup olmadığı tartışma
konusudur.
Sokağın, başından beri kötü ve tehlikeli görülmesi, müziğini de kötü
nitelendirmiştir. Açıkça hayatı anlayan, gerçekle gerçek olmayanın,
yaşamın kurgusunun ne olduğunu çözenlerin sözleri, huzur bozuyor ve
inkar ediliyor... Oysa gerçekliği kadar, daha çok deneysel çalışmalarla
sanat eserine dönüşen "Sokağın Müziği", gerek enstrümanlarla, gerek
vokallerle zengin bir altyapı ve özgünlüğe sahiptir. Belirli bir tarza
sığdırılamayacak örnekleriyle, sokak her zaman bir ritm tutturup müziğe
kavuşmuştur. Çoğu popülerlikten uzak ve bunu isteyerek uygulayan
gruplar, kişiler oldukça çok. Aklıma gelen ilk isimler: Siyasiyabend,
Yaşar Kurt, Umay Umay, Babazula, Rashit vs. Ayrıca belirtilmesi gereken
ve aslında ortalarda olmayan daha birçok grup var. Onlara amatör
deniyor veya yolun başındakiler; ama sokağın amatör olan ayrıcalık
tanıdığı falan yoktur!
Hayatın trajedisi:
İnsanların onu olduğu gibi değil, kendi istedikleri gibi göstermesidir.
Sokakta, müziğin keşfedildiği yerde her şey olduğu gibidir."